İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“Kullanıcılara yeni bir deneyim sunabilirsek inovasyon yapmış oluruz”

Albaraka Türk Katılım Bankası genel müdürü Melikşah Utku, Harvard Business Review dergisinin 2018 Ekim sayısında Albaraka’nın dijital dönüşüm sürecini kaleme aldı. Sürdürülebilir bir dünya kurabilmek için yaptığımız işe anlam yüklememiz gerektiğini ifade eden Utku, kullanıcılara yeni bir deneyim sunulabilmesi halinde inovasyonun gerçekleşmiş olacağını ifade etti. İşte Utku’nun o yazısı:

“Ben, inovasyonu legolara benzetiyorum. Legolar zaten var olan şeylerdir ama onlara hayal ettiğiniz şekli verirsiniz ve böylece özgünlüğünü, kreatifliğinizi ortaya çıkarırsınız. Nitekim insanı diğer canlılardan ayırt edici vasıflar akletme ve hayal etmedir.

Dünya Ekonomi Forumu da “İşlerin Geleceği” adlı raporunda 2020’nin ilk 10 yeteneğini sıralarken kompleks problem çözmeyi ve yaratıcılığı ilk sıralara koymuştur. Nitekim kompleks problem çözmenin insanın akletme yeteneğine, yaratıcılığın ise hayal etme yeteneğine işaret ettiğini söyleyebiliriz. Bu yetenekler de bizi inovasyonun yapıtaşı durumunda olan nitelikli işgücüne götürüyor. Tam da bu nedenle, İnsan Kaynakları dünyada inovasyonla birlikte örgütlerin en önemli unsuru haline geldi. General Electric’in yayınladığı Küresel İnovasyon Barometresi 2018 raporunda, inovasyonun önündeki en önemli engellerden biri olarak yetenek açığı vurgulanıyor. Küresel yöneticilerin yaklaşık dörtte üçü yetenek açığını birçok sektörün karşı karşıya kaldığı temel problem olarak görüyor. Yani her örgüt işgörenlerine yönelik inovasyon ve girişimcilik ruhunu kazandıracak çalışmaları ajandasına almak durumunda.

Teknolojinin ve dijitalleşmenin getirdiği imkânları mahirce kullanan çoğunluğu genç yeni kuşak tüm sınırları ve eski kalıpları alt üst ediyor. Önlerinde alabildiğine geniş ve boş bir alan var. Tek rakipleri birbirleri olan bu nesil; müşteri deneyimini kişiselleştirmeye, yepyeni iş modelleri yaratmaya, minik ayrıntılara odaklanan yepyeni bir anlayışa sahip. PwC’nin 2030 yılına yönelik Geleceğin İşgücü adlı çalışmasında bu nesil için kapıları sonuna kadar açık yepyeni bir “Kırmızı Dünya” tasvir ediliyor. Tüketiciye özelleştirilmiş hizmet vermek için kıyasıya yarışın olduğu bu dünya, inovasyon için tam bir kuluçka merkezi. Geleceğin on yıllarını hiçbir hayal sınırı olmayan, kuralları düzenlemeleri alt üst eden, cesur, yaratıcı, kendine güveni tam ve yolunda kararlılıkla yürüyen bu inovasyon nesli belirleyecek. Halen inovasyonun temel itici gücü çok uluslu şirketler olarak gözükse de, bu beyinlere sahip oldukları ölçüde başarılı olacaklardır. Kendi işgörenlerine bu ruhu kazandıramayan örgütleri gelecekte sıkıntılı zamanlar bekliyor.

Bizler geleceği ve sürdürülebilir bir dünyayı inşa etmek istiyorsak işlerimize anlam ve değer katabilmeliyiz. Ürün, hizmet ve süreçlerdeki küçük parçaları yeni bakış açıları ve yeni yöntemler ile değer zincirine katabilirsek ve kullanıcılara yeni bir deneyim sunabilirsek o zaman inovasyon yapmış oluruz. Türkiye’de inovasyon algısında bir karışıklık var. İnovasyon denilince ürün üretmek veya icat etmek akla geliyor. Hâlbuki bir organizasyonda, süreç yönetiminde, iş modelinde yapılan bir yenilik de inovasyondur. Sınırları geniş kocaman bir düşünce evreni vardır inovasyonun. Bu noktada düşünce yapısı ve biçimi de inovasyonla uyumlu olmalı. Hayallere ket vuran bir anlayış, inovasyon ruhunu kavrayamaz ve başarı olasılığı düşük olur. İnovasyonun başarısında bir önemli husus da sonucunda ne beklediğimizdir. Her inovatif aksiyondan kesin bir başarı beklemek inovasyon ruhuna aykırı bir durumdur. Mühim olan bu ruha sadık olup, sürekli dönüşümü yeniliği düşünmektir. Artık işlevini yitirdiği görüldüğünde daha önce yapılan bir inovasyonun da dönüştürülmesi inovasyonun bir gereğidir.

Bir ülke için gelişmenin ve iyileşmenin yolu rekabetten geçer. Küresel çapta rekabet ise AR-GE’ ye yapılan yatırımlarla ve inovasyonlarla mümkün olur. Bu farkındalıkla hareket edildiği takdirde ekonomik büyüme ve kalkınma beraberinde gelecektir. Küresel rekabet alanında dikkat edilmesi gereken ölçümlerden bir tanesi de küresel inovasyon endeksleridir. Cornell Üniversitesi, INSEAD (The Business School for the World) ve Dünya Fikri Haklar Örgütü (WIPO) işbirliği ile 2018 yılında yayımlanan Küresel İnovasyon Endeksi’nde, 126 ülke incelenmiş olup Türkiye’nin 37,4 puan ile 50. sırada olduğunu görüyoruz. Geçen yıla göre 7 sıra geriye düştük. Detaylar incelendiğinde, inovasyona olan ilgi ve alakamızın arttığını, ama bu istek ve iştahı yenilikçi çıktıya dönüştürmede sıkıntılı olduğumuzu gösteriyor. Diğer taraftan, özellikle girdi kalemlerinden olan altyapıda önemli bir yükseliş söz konusu. Bilgi ve iletişim teknolojisine, elektrik, enerji ve çevre altyapılarına yaptığımız yatırımlar bu ilerlemede belirleyici olmuş. Türkiye’nin enerji ticaretinde önemli bir merkez olması yönünde son yıllarda attığı adımları bu noktada önemli buluyorum. Aynı şekilde endeksin sonuç raporunda inovasyonun popülerliği ve gerçekliği üzerinde dikkat çeken bir durum tespiti yapılmış. Yapay zeka, IoT ve Fintech’ler gibi makro inovasyon alanlarının dünya yöneticilerini somut bir şekilde etkilediğini görüyoruz. Bu inovasyon alanlarının popülerliği ile somut etkisi üzerine yapılan araştırmada ise, inovasyonel kavramların Türkiye’de dünya ortalamasının çok üstünde bir popülerliğe sahip olduğu vurgulanmış. Biz inovasyon üzerine çok konuşuyor, toplantılar düzenliyor, konferanslar veriyoruz; ama bu alanların yarattığı somut etki ve dönüşüm dünya ortalamasının maalesef altında. Geleceğimizi belirleyecek birçok inovatif çözümler üzerine gereği kadar kafa yoruyoruz; ama uygulama safhasında iyileştirme bekleyen birçok nokta var. İş gelişmişliği kaleminde hem geçen yıl hem de bu yıl çok daha gerilere düşmüş durumdayız. Raporun tamamını ilgili kurumlarımız ve yetkililerimiz derinlemesine inceleyecektir; ama yol haritası oluşturma tarafında tüm paydaşların fikirleri dinlenerek ortak bir strateji oluşturmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Yeni inovasyon stratejileri geliştirmek, her devlet, kurum, örgüt ve işletme için gelecekte var olabilmek için hayati olacak.

Ülkemiz adına çevreye zarar vermeden kaynaklarımızı daha efektif kullanmak için katma değeri yüksek ürünler ve hizmetler sunabilmeliyiz. Bunu ne kadar gerçekleştirdiğinize dair birçok metrik ölçüm bulunmakta. Bunlardan bir tanesi ise ihracatta kilogram başına ne kadar değer ürettiğinizdir. Küresel İnovasyon Endeksleri Raporu’na göre, 2001’den 2016’ya kadar Türkiye’nin ihracatta kilogram başına düşen tutarı yaklaşık %99 artışla 1,37 dolara ulaşmıştır. (Ülkeler bazında karşılaştırmalı olarak Tablo 1’e bakabilirsiniz.) Aslında bu gösterge, ülkemizin değer üretimi anlamında hız kaydettiğini ama potansiyelimizin bir hayli yüksek olduğunu gösteriyor.

Kaynak: TİM

İnovasyon özellikle gelişmekte olan ülkeler için çok ciddi yenilenme ve dönüşüm manevraları bulabilir. Bu ekonomilerin ajandasında her zaman endüstri atılımları mevcuttur. Endüstriye katkı sağlayacak inovatif çözümleri hızla benimseyen ve uygulamaya alan bir atmosfer oluyor bu ekosistemlerde. Yani bunu, kurumsal bir firmanın bürokratik süreçleri az olan ve hızlı karar alabilen bir startupla yaptığı işbirliğinden kazandığı çevikliğin, sonuç odaklılığın, maksimum faydanın bir benzeri gibi düşünebiliriz. İnovasyon aynı şekilde gelişmekte olan ülke ekonomilerinde önemli bir katalizör görevi görür. Türkiye’nin bir an evvel bu ruhu gerçek manada yakalaması ve vakit kaybetmeden gerek özel sektörde gerekse kamuda girişimciliğin önünü açacak, yenilikçi fikirlerin kaybetme riskiyle korkuya kapılmasını önleyecek, ucu açık bir serbest girişimcilik atmosferi yaratması lazım. Özellikle korku inovasyon ekosisteminin en büyük düşmanıdır. Girişimciler için güvenceler ve destekler yetersiz kalırsa, risk alınamamış ve yakalanabilecek inovasyon fırsatları kaçmış olur.

Şirketler için kurumsal inovasyon neden kaçınılmazdır?

Gelecek kendini inşa ederken bir anlamda geçmişi de yıkarak geliyor. Şirketler yaşayan organizmalardır; eğer evrilmez, gelişmezlerse yok olurlar. Gelişmenin itici gücü de inovasyondan, yenilikten geçiyor. İnovasyon, opsiyonel değildir. Değişim rüzgârları eserken tabiri caizse duvar ören değil de yel değirmeni yapan şirketler ancak kendilerini geliştirerek ayakta kalabiliyorlar. Örneğin, fotoğraf makineleri insanlar fotoğraf çekmeyi bıraktıkları için değil, alışkanlıkları değiştiği için popüler değil; ki insanlar bugün daha çok fotoğraf çekiyor ama kimse eski yöntemi tercih etmiyor. Bundan ötürü hayatın nereye aktığını anlamak ve insanların beklentilerini karşılamak için modellemeler, projeksiyonlar yapabilmek lazım.

Bugün kurumları sağlam adımlarla geleceğe taşıyacak en önemli iş bu yüzden kurumsal inovasyon ve girişimcilik olarak karşımıza çıkıyor. Kurumsal inovasyon veya girişimcilik derken ne anladığımız çok önemlidir. Her şirketin kendine özgü bir kültürü ve yapısı olduğunu düşündüğümüzde yeniliğin de ona göre şekil alması beklenir. Günümüz dünyasında, artan rekabet ortamında şirketler nasıl inovasyon yapacaklarını ve büyüyeceklerini modelliyorlar.

Büyük fikirler ise şans eseri değil, yeni fikirlere açık ortam sunulduğunda ortaya çıkar. Kurum çalışanlarının farklı disiplinler, gruplar, akademisyenler, müşteriler ve girişimcilerle daha çok etkileşim içinde olmasını sağlamak ve bu doğrultuda, yenilikçi projelerin üretilmesini artırmak için birbirini tamamlayan dört temel uygulamadan oluşan kurumsal inovasyon programımızı geliştirdik. Tabi bu inovasyon yolculuğumuz bir anda çok iyi seviyelere gelmedi. 2013 yılında Bigbang ile başlattığımız bu süreç bizi süreçten ders alarak inovasyon içinde inovasyon yapmaya yani re-inovasyona itti.

Gerçek Değişim, Bazı Eski Şeyleri Farklı Görmeye Başlamaktır

Çalışanlarımızı ortak bir paydada toplamak, kitlelerle daha güçlü bağlantılar kurmak ve büyüme için sağlam bir kurumsal inovasyon programı oluşturmak amaçlarıyla bir dizi atılım yaptık. İlk programımız olan Bigbang, çalışanların fikirlerini kolayca ortaya çıkarmasını ve onları yönetmemizi sağlayan bir inovasyon portalıydı. Bigbang ile tüm çalışanlar çağrı yöntemi ile fikirlerini paylaşabilmekteydi. Bigbang iyi fikirleri bir araya getirmeyi, yönetmeyi, bunlar arasından gelecek vadedenleri seçmeyi ve bu fikirleri iş süreçlerine dâhil etmeyi sağlıyordu.

Portalın topladığı inovasyon çağrıları neticesinde üretilen fikirlerin  %7’si konsept aşamasına geçerken ticarileşme yüzdesi %1 seviyesinde kaldı. Buradaki en temel sorun insanlar fikir üretmede sorun yaşamazken fikirlerini hayata geçirme de ve takip etmede çok büyük sorunlar yaşamaktaydılar. Hem rutin işlerini koordine edip hem de yenilik için ayrı zaman ayıracak motivasyonları yoktu.

Bu düşük oran sebebiyle yeni metotlar ve teknikler üzerine yoğunlaşarak mevcut kurumsal inovasyon programımızı düzeltmek için çalışmalara başladık. Birçok şeyi tekrar ele aldık, ilerlememize engel olan eksik yönlerimizi anladık. İnovasyon programımızın önemini daha iyi ifade etmek için yeni bir uygulamalar setine ihtiyacımız olduğunu keşfettik. BigBang 1 ile en azından neyin nasıl yapılacağı ya da nerelerde riskler barındığı öğrenilmiş oldu.

İki yıl boyunca yapılan çalışmalarda, kurum içinde geliştirdiğimiz İnovasyon Anatomisinde  daha çok ‘inovasyon kültürü’ geliştirilmesine odaklandığımızı ve maalesef ‘inovasyon çıktıları’na yeterince önem vermediğimizi gözlemledik. Küresel İnovasyon Endeksindeki Türkiye değerlendirmesinde belirtildiği gibi inovatif atmosfer ve fikir konusunda çok gelişmiş; ama girdileri çıktı yapmada yani verimlilikte geride kalmıştık. Kurumsal inovasyon programının işletilmesinde operasyonel yoğunluğu fazla ama sonuç odaklılığı düşük olan ‘Sel Modeli’ne odaklanmakla birlikte ‘Takım Modeli’ ve ‘Uydu Modeli’ni göz ardı ettiğimizi gördük. Bu süre zarfında net bir inovasyon türü odaklanması gösteremesek de ağırlıklı olarak süreç inovasyonu gündemimizde yer aldı. Daha kârlı sonuçlar üreten iş modeli inovasyonu ve ürün/hizmet inovasyonu gündemimizde yer almadı.

Problemin teşhisinin yapılmasıyla birlikte, ivedilikle tedavinin ele alınması lazım. Girişimcilik ruhunun oluşturulması aşamasını başarıyla geçen organizasyonlar, girdilerin çıktıya dönüşüm oranına odaklanmalı.

İnovasyon test dönemleri; inovasyon yapma ve yönetme konusunda eksiklerin görülerek doğru modelleri tasarlamada önemlidir. İnovasyon girdilerini çıktıya dönüştürecek iş modelleri geliştirememişseniz, atmosfer anlamında her şeyin yolunda gittiğini düşünür; ama inovasyon sürecinin sonucunda hedeflediğiniz seviyeye gelemediğinizi acı bir şekilde tecrübe edersiniz. Bu durumda yapılması gereken inovasyon programının verimliliğini artırmak için tüm İnovasyon sürecini gözden geçirerek farklı çözümler üretmektir.

Bigbang Versiyon 2: Açık İnovasyon Platformu

Problemlerimiz için ilk olarak, yenilikçi ve kaliteli fikir üretilmesini sağlamak için çalışan etkileşimini artıracak ve müşterinin katılımını sağlayacak şekilde Bigbang inovasyon portalını yeniden tasarlayarak ve yeni fonksiyonlar ekleyerek güncelledik.

İnovasyonun sosyalleşen ve geniş kitlelerle yapılan modeli olan Açık İnovasyon,  beklenmeyen iş değerleri üreten yeni bir paradigmadır. Şirketinizin dışındaki kitleleri doğru mekanizmalarla ve doğru motivasyon unsurlarıyla bir araya getirdiğiniz zaman, kitleler beklentinin üstünde çıktılar üretebilirler. Bigbang’i müşterilerimizin, iş ortaklarımızın ve geniş kitlelerin katılabileceği ve fikir paylaşabileceği bir yapıya dönüştürdük. Yeni fonksiyonlar ekleyerek çağrı bazlı yapıyla birlikte serbest fikir paylaşımının da önünü açarak daha işlevsel ve kullanıcı dostu bir ara yüze kavuşturduk.

Artık çalışanlarımız, bir mikro websitesi aracılığı ile akıllarına geldikleri her an taze fikirlerini bizimle paylaşabiliyor.

Albaraka Keşfet: Çalışan Katılımı ve Girişimcilik

İkinci çözümümüz, fikirlerin hayata geçirilmesinde yaşanan zorluklar ile ilgili idi. İş modeli inovasyonları ile ürün/hizmet inovasyonları’na yoğunlaşmak için fikirlerin doğrudan çalışanlar tarafından bir girişimci yaklaşımıyla hayata geçirilebileceği Keşfet Kurum İçi Girişimcilik adlı programımızı tasarladık ve uygulamaya aldık.

BigBang ile daha çok fikirler üzerinden giden bir modelden, artık fikir ile birlikte fikir sahibini de merkeze alan yeni bir inovasyon felsefesi benimsemeye başladık. İyi adamlar en kötü fikirlerden bile harika sonuçlar çıkarabilirler.

Kurum içi girişimcilik programları inovasyonun kurum içinden gelmesini sağlar ve böylece bankanın mevcut personel havuzundaki yaratıcı yetenekleri keşfedilmiş olur. En önemlisi, şirketin vizyonunu ve yeniliğe yaklaşımını daha çevik ve deneysel hale getirerek, bankanın rekabetçi bir pazarda daha hızlı hareket etmesini sağlayarak kültürel dönüşümü teşvik etmektedir. Bir kurum içi girişimcilik programı organize etmek için biz de kurumuzun dinamiklerini göz önünde bulundurarak, DNA’mıza uygun bir program tasarladığımızı da belirtmeliyiz.

‘Albaraka Keşfet Programı’ ile kurum içinde inovasyon ve girişimcilik ruhunu yaymak, çalışanların üst yönetim ile etkileşimini artırarak inovasyon süreçlerini hızlandırmak, çalışanları inovasyon süreçlerine dâhil etmek, yalın girişim, tasarım odaklı düşünme gibi yöntemler ile inovasyon yetisini çalışanlara kazandırarak müşteri odaklı inovasyonlar gerçekleştirmeyi hedefledik.

Fikirleriyle programa başvuru yapan kurum çalışanlarından önce fikirlerin özgünlüğüne ve uygulanabilirliğine göre kısa bir eleme gerçekleştirildi. Bu elemenin ardından sürece dahil olan çalışanlar bir kurum içi girişimci adayı olarak belirli eğitimler alıyorlar. Eğitimlerin ardından verilen ödevleri yerine getirmeleri ve projelerini belirli olgunluğa getirmeleri bekleniyor. Eğitim başladığında içinde ilgili kitapların ve yol haritalarının bulunduğu bir inovasyon kutusu ve harcamaları için 1.000’er TL ödeme alıyorlar. Fikir aşamasında bulunan ürün ya da hizmetlerini yatırımcıyı ikna edebilecek aşamaya getirmek için çalışıyorlar. Bu programda çalışanlar fikirlerini bir girişimci gibi üst yönetime sunuyorlar. Bizler ise bir melek yatırımcı sıfatıyla bu girişimlere yatırım yapıp yapmamayı kararlaştırıyoruz. Proje için gerekli kaynaklar kurum içinden de sağlanabildiği gibi kurum dışından da hizmet alımı söz konusu olabiliyor. Bu programın başlıca amacı ise kurum kültüründe girişimcilik atmosferini oluşturmak. Yapmış olduğumuz ilk programda bunun gerçekleştiğini çok iyi gördük. İç girişimci olarak kendilerini yetiştiren çalışanlarımız kurumda adeta girişimci fırtınası estirebiliyor.

İlk turda 11 iç girişimci projeleriyle programa katılmaya hak kazandı.

‘Keşfet’ toplam çıktı açısından çok önemli oldu. Yöneticilerimize sunum yapma imkânı bulan projelerin sekizi sponsorluk aldı. Hali hazırda üçü hayata geçme aşamasına geldi.  Bigbang programının ilk sürümüne oranla projelerin %100’ü konsept aşamasına geçerken,  hayata geçme/ticarileşme oranı büyük bir ivme kazanarak %1’den %30’a çıktı. Bu, yenilediğimiz inovasyon programımızın verimli olduğunu gösteriyordu. Ayrıca Keşfet, çalışanlarımız arasında keşfedilmemiş yaratıcı yeteneklerle beraber kültürel dönüşümü teşvik edici oldu.

Keşfet programının kısa sürede The London Institute of Banking & Finance tarafından düzenlenen Financial Innovations Awards 2017 “En iyi Müşteri Odaklı Kültürel Dönüşüm ve Çalışan Katılımlı İnovasyon” kategorisinde ödül alması ne kadar verimli çalıştığının en güzel göstergesidir.

Ödülden daha da önemli bir motivasyon kaynağımız var ise bu da kurum içi girişimcilik programından çıkan ürün ve hizmetlerin istenilen ya da kendi vaad ettikleri  hedeflere ulaşmış olmasıdır. Albaraka Keşfet ile çıkan Hasılat Kart ürünümüz kısa zamanda 2000’e yakın müşteriye ulaştı. Zekat Asistanı ile 6000 kişi zekatını hesaplayıp bankanın anlaşmalı olduğu kurumlara gönderdi. İlk ürünümüz olan Fenomenya ise kurum çalışanları için bir içerik havuzu oluşturuyor. Çalışanlar bu içerik havuzundan istediklerini kendi sosyal medya hesaplarında paylaşabiliyorlar. Fenomenya vasıtasıyla sosyal medya üzerinden reklamları görüp yatırımlarını ve birikimlerini bizim tarafımıza kaydırmak isteyen bir çok müşteri oldu. İlk 6 ayda; Çalışanların %30 u uygulamayı kullanmaya başladı ve  10.000’den fazla paylaşım yapıldı.

Bu artılar motive edici olsa da önünüze çıkarak sizi daha çok motive etmesi gereken taraflar var. En çok önünüze çıkıp sizi işinizde revizyona gitmeye itecek problemler, sponsorların ve fikir sahiplerinin yeterince motive olmaması, günlük rutin işlerden projelere vakit kalmaması. Konunuz yeni bir şey yapmak ise işleyen eski yapılarda en zorlu süreç kimsenin taşın altına elini sokmak istememesi bu nedenle proje sahiplerinin net olmaması. Bir de genelde işleyen sistemin yapısı belli olduğundan proje yönetimi nedir, nasıl yapılmalıdır gibi bir bilinç çalışanlarda oluşmamış oluyor. Böylece hem proje ekibinin arasındaki iletişimi sağlamak da güçlük çekiyorsunuz hem de aynı anda birçok işi yapmak isteyen olduğu için kaynak israfı oluşuyor. Ama en önemlisi dünya akıl almaz bir hızda ilerliyor ama siz bu girdap içerisinde bırakın çok hızlı olmayı normal bir hızda bile hareket edemiyorsunuz.

Bu tecrübeler sizi sonunda belli bir noktaya itecektir. Biz sorunlarımıza kimileri için daha çok sorun yaratacak çözümler getirdik. Bu aşamalarda geri çekilmek hatta durmak bile sizi serüveninizde geriye düşürecektir. Şöyle düşünün deliği bir kez açtınız artık büyütebildiğiniz kadar büyütün.
En önemli sorunlardan olan sahipsizliğe kriter sistemi oluşturarak bir çözüm üretildi. Kriter sisteminde ise temel unsurlardan biri bu ürün ya da hizmet bulunduğunuz sektör, Türkiye ve Dünya için yeni bir çıktı mı diğeri ise hangi alanlarda yapılacak bir inovasyon sorularının cevabı baz alınarak oluşturulan bir sistem. Eğer bu sorular için cevap evet ise proje inovasyon ve iş geliştirme birimi tarafından sahipleniliyor.

En temel sorun olan hız içinse çevik proje geliştirme teknikleri uygulanmaya başlandı. Bu şekilde ağır şekilde ilerleyen proje süreçleri Agile metodolojisi ile hızlı hale getirildi. Proje için oluşturulan ekipler belirlenen sürelerde aynı alanda sadece proje için çalışıyorlar ve uzun süren yapının bir an evvel sonlandırılmasını sağlıyorlar.

İnovasyonda mühim olan girişimci ruhun korunarak gerekli güncellemelerin zamanında ve yerli yerinde yapılmasıdır. Bu noktada bahsettiğim kurum tecrübemizin hem teşhis hem de tedavi boyutuyla tüm inovasyon yolcularına rehber olacağını düşünüyorum.

Albaraka Garaj: Startup Hızlandırma Merkezi

Girişimcilik birçok ihtiyacı olan bir ekosistem işi. Bu ekosistemin mutlaka desteklenmesi ve yatırımcının ilgisinin bu tarafa yönlendirilmesi gerekiyor. KPMG’nin yayınladığı 2018 ikinci çeyrek fintech raporuna göre, bu yılın ilk yarısında dünya genelinde fintech yatırımları rekor yükselişle 875 işlemde 58 milyar dolarlık büyüklüğe ulaştı. Türkiye ise bu yıl startup ekosisteminde geçen yıla göre maalesef geriledi. Türkiye startup ekosistemi 2018’in ilk yarısında toplam 34 anlaşmada 27,5 milyon dolar yatırım aldı. 2017’nin ilk yarısında ise toplam 75 anlaşmada 46,1 milyon dolar yatırım çekmişti. Rakamların yaşadığımız ekonomik dalgalanmalarla düşüşe geçtiği bir gerçek. Ama yaşadığımız ekonomik dalgalanmaların bu yatırımları engellememesi gerekiyor. Çünkü gelecek burada.

Startuplarla işbirliği yapmak, yeni teknolojileri test etme ve öğrenmek, daha hızlı yenilik döngüsü oluşturmak ve yeni pazarlara girmek için biz de üçüncü kurumsal inovasyon programımız olan banka dışındaki girişimcilik ve inovasyon atmosferini içeriye taşıyan Albaraka Garaj girişim hızlandırma merkezimizi kurduk. Teknoloji tabanlı, özellikle finans alanındaki iş fikirleri ve projelerine sahip girişimcileri burada kuluçka ve hızlandırma olanakları ile destekliyoruz. Bu desteklerimiz arasında, hızlandırılmış işletme eğitim programı, 50.000 liraya kadar karşılıksız finansal destek ve mentorluk hizmetlerimiz mevcut. Merkezimizin önemli bir özelliği ise bir katılım bankası bünyesinde kurulan dünyadaki ilk startup hızlandırma merkezi olması.

Merkezin en önemli başarı metriği, girişimcilerin teknolojilerinin kuruma kazandırılması kurum içi PoC (Proof of Concept) çalışmaları ile hem girişimcilere ürünlerini gerçek bir şirket ortamında test etme imkânın sağlanması ve aynı zaman henüz çok yeni olan teknolojilerin normal süreçlerden çok daha hızlı bir şekilde kuruma kazandırılması. Burada çok daha esnek ve hızlı bir şekilde yeni teknolojilerini deneniyor ve aynı zamanda kurumun ihtiyaçlarından kaynaklanan problemlerin çözümleri için startup metodolojisi ile çözümler geliştiriliyor.

Toplamda 455 başvurunun alındığı ilk turda 9 girişimci jürinin onayını alarak tüm bu bahsedilen imkânlardan istifade etmeye başladılar. Şu an 7 girişimle POC çalışmaları yapıldı ve bunlardan 4 tanesi başarılı bir şekilde tamamlanarak satın alma ve entegrasyon çalışmaları sürdürülmektedir. Bu girişimler banka için de projeler yaptılar ve banka tarafından bu ürünler-hizmetler satın alındı.

Startuplar ile yürütülen çalışmalardan 2 örnek şu şekilde.

Techsign: Bir biometric imza çözümü olan Techsign bu alanda çalışan tek yerli firma. Techsign ile 3 ayrı PoC çalışması yürütüldü ve bunların hepsi başarı ile sonuçlandı. İlk olarak Techsign’ın kendi ürünü olan biometric imza sistemi bankanın bir kullanıcı sözleşmesine uyarlandı ve test edildi. Burada dosya güvenliği, sertifikasyon sistemi ve imza eşleştirme sistemi kontrol edildi. İmza doğrulamada %90’ın üzerinde bir doğruluk oranına ulaşıldı ve testleri başarıyla geçti Techsign. Ardından kurum Techsign’ın biometrik imza çözümünü kullanmaya karar verdi. Biometrik imza Avrupa Birliğinde kullanılıyor olsa da BDDK tarafından hala mevzuat hazırlanmadığı için Türkiye’de biometrik imza ile sözleşme yapmak şu an için mümkün değil bu yüzden ilk aşamada biometrik imza banka şubelerinde 20.000 TL tutarının altındaki işlemlerde verilen dekontlarda kullanılabilecek. Bu esnada banka BDDK ile de biometrik imza regülasyonu için yapılan çalışmaların da hızlandırılması için görüşmeler yapıyor. Yapılan fizibilite çalışmasında dekont basımından yaklaşık 1.000.000 TL bir tasarruf elde edileceği hesaplandı. Bu ürünü Türkiye’de ilk kullanan banka olarak bir süreç inovasyonu hayata geçirildi.

Inooster: Bir oyunlaştırma ve performans yönetimi platformu olan Inooster ile bankanın Tahsilat Ekibi ile bir araya geldi. Tahsilat rakamlarını ve çalışan memnuniyetini arttırmak için bir PoC kurgusu hazırlanıldı. Tahsilat Ekibinin kullandığı KPI’lar ve ödüllendirme sisteminde genellikle bir kişi liderliği ele geçiriyor ve diğerleri ay ortasında yarışta geriye düşüp pes ediyorlardı. Inooster Ekibinin tavsiyesi ile performans sistemi herkesi yarışa dâhil edecek şekilde yeniden düzenlendi. Yapılan 2 hafta süren PoC çalışması ile aramalar haftalık ortalama 2.892 olan arama sayısı 4.650’ye çıkartılarak %60 artış sağlandı.  Aynı dönemi kapsayan finansal getiri miktarında %52 oranında bir artış sağlandı. Beklentinin de çok daha üzerinde olan bu rakamlar sayesinde hızlı bir şekilde üst yönetim onayı alındı sonrasında kurgular geliştirildi ve arayüz Tahsilat Ekiplerine özel olarak optimize edildi. Yakın zaman satın alma sürecinin de tamamlanması ile Inooster platformu Tahsilat Ekiplerinin kullanımına sunulacak.

Buradaki performans artışını test edip gördükten sonra Pazarlama Ekipleri ile de Inooster ekibini görüşüp yeni hazırlanan saha satış uygulamasına Inooster’ın entegre edilmesi için çalışmalara başlandı. Gerekli entegrasyonlar tamamlandığında yaklaşık 2000 kişi olan saha satış ekibi de Inooster’ı kullanmaya başlayacak.

Albaraka Garaj’da ikinci dönem dedik ve başvuruları topladık. Bu kez 50 ilden 505 proje ve 877 kişi başvuruda bulundu. Geçen ay Demoday gerçekleşti ve toplam 11 ekibi bünyemize dahil ettik. Burada seçim sırasında göz önünde bulundurduğumuz iki temel kriter var. Birincisi başvuran projelerin MVP (Minimum Viable Product) sahibi olmaları diğer ise bir ekip oluşturmaları. Hızlandırma Merkezi olduğu için fikir aşamasında yardımcı olamayacağımızı düşünüyoruz ve bu çıkılan yol uzun bazen de yıpratıcı olabiliyor o nedenle yükü paylaşabilecek bir ortak çok etkili oluyor. Sürece dahil olan ekipler için ise yeni dönem Kasım ayında başlayacak. Eğitim ile başlayacağımız süreç projelerin niteliklerine ve ihtiyaçlarına göre çeşitlenerek devam edecek.

Hızla değişen bir dünyada bankacılığın yenilikçi girişimlerden öğreneceği çok şey var. Bankaların genel olarak işleyen hantal yapısına girişimcilik ekosisteminin sağlayacağı çok katkı var. Burada stratejik olan girişimcilik kültürünü kurum içinde canlı tutarak yenilikçi rekabet ortamında ön plana çıkmaya çalışmak. Gelişen teknolojileri en hızlı şekilde benimseyerek onları bankacılık ekosistemine entegre edip sektörün teknoloji ve yenilik odaklı bankası olmak. Girişimler ile birlikte çalışmak; yenilikçi yönü daima kuvvetlendirerek ve daima zinde kalarak kurumu ileri taşımıştır.

Yatırım Fonu

Dördüncü çözüm ise Albaraka Garaj’ın yarattığı büyük girişimcilik akımı ve motivasyonu sebebi ile bankamızla tanışmak isteyen çok yetenekli girişimcilerin ve girişimlerin ticari olarak ortaklığa gidilmesiydi. Hızlandırma Merkezi şunu göstermiştir ki girişimcileri daha büyük yatırım tutarlarına çıkarmak için bünyemizde bir de Girişim Sermayesi Yatırım Fonu kurmamız gerekmektedir. Bu bağlamda fintech girişimlerini destekleyecek bir Albaraka Portföy Fintech Girişim Sermayesi Fonu kuruldu. Fonun kuruluşundan kısa bir süre sonra 3 tanesi Albaraka Garaj girişimi ve 1 tanesi dışardan olmak üzere 4 girişime yatırım kararı alındı.

İnovasyon Yolculuğunda Gurbet Durağı ‘insha’: Avrupa’nın ilk dijital İslami bankası

Bu inovasyon yolculuğunun öğrettikleri ve kazandırdıkları ile kurum kendi inovasyonlarını geliştirmeye başladı. İçeride kurulan iş geliştirme ve inovasyon ekibi yurt içi ve yurt dışı iş fırsatlarını ve olası işbirliği konularını araştırmaya başladılar. Bu inovasyon yolculuğu Albaraka’nın kendi ekipleri tarafından geliştirilen dördüncü kurumsal inovasyon adımımız olan Avrupa’nın ilk dijital islami bankası insha’nın hayata geçirilmesini sağladı.
insha, Almanya Merkez Bankası Bundesbank’tan gerekli onayları ve lisansları almış Dünya’nın ilk ve tek BAAS ( Banking As A Service) bankası olan solarisbank AG’nin altyapısını ve bankacılık lisansını kullanarak modüler bir yapı ile kıta Avrupa’sında katılım bankacılığı hizmetleri verecek bir platform bankası. Bugüne kadar aşina olunmayan yepyeni bir iş modeli ile çalışıyor. Markaların alt yapı hizmetlerini başka servis sağlayıcılardan alarak kendi markalarını geliştirdikleri yepyeni bir iş modeli bu.

Mobil ve internet bankacılığı üzerinden verilecek hizmet sadece finansal işlem bazlı olmayacak aynı zamanda Müslümanların ihtiyaç duyduğu namaz hatırlatıcı, mescit haritası, zekât hesaplayıcı gibi farklı ve çeşitli dijital hizmetler de verilerek ihtiyaç duyulan tüm dillerde platform bankası olacak.  İlk aşamada Almanya’da hizmet verecek olan insha, çok kısa bir süre içerisinde Fransa, İtalya, Avusturya, Hollanda, İspanya ve Belçika’da hizmet vermeye başlayacak ve sonrasında ise tüm kıta Avrupa’sına yayılacaktır.

insha, hem kuruluş modeli, hem de ürünlerini ve hizmetlerini sunma yöntemi ile bugüne kadar denenmemiş bir modeli deniyor. Başarısızlığa sonuna kadar kapılarını açıyor ve kurumsal dünyada alışık olmadığımız bir şekilde yalın girişim felsefesini benimseyerek öğrene öğrene büyüyor.
insha, safkan bir fintech olarak başladığı bu yolculukta, finans endüstrisinde yaşanılan fintech devrimini ana vatanında karşılıyor. Sadece karşılamakla kalmıyor, bu devrimin öncülerinden olmayı hayal ediyor.  Dijital katılım bankacılığı hizmetimizle, katılım bankacılığı ve bankacılıkta dijitalleşme konusunda elde edindiğimiz beceri ve tecrübeyi Avrupa’ya taşıyarak her iki konuda da hem ülkemizi hem de katılım bankacılığını ileri noktalarda temsil ediyor.

Sihir ya da Metodoloji?

Bazı kurumlar ve yöneticiler global şirketlerin yaptıkları inovasyonlara bakarak “bu şirketler kadar yetenekli insanlara ya da kaynaklara sahip değiliz, biz böylesi sihirli inovasyonları yapamayız” diye düşünüyorlar. Fakat bu şirketlerin inovasyon başarılarının altında yatan dinamik; onların sihir yapmadaki ustalıkları değil, disiplinli bir inovasyon süreci yürütmeleridir. Biz de aslında bu düşünceden yola çıkarak inovasyona dair yol haritamızı belirledik. Büyük işler yapabilmenin sırrı çoğu zaman küçük dokunuşlardan geçiyor.

Herkes inovasyon fikrini çok seviyor, ancak bu işe derinlemesine dalmadan önce, kurumun kendi kurumsal inovasyon modelinin ne olacağına karar vermesi gerekiyor. Her şirketin İnovasyon hedefleri ve kültürü değiştiğinden tüm kurumlar için tek bir ortak program önermek zordur. Örneğin, bazı kültürler çalışanların geribildirimlerine açıktır ve bu nedenle bir kurum içi girişimcilik programı daha mantıklıdır. Bununla birlikte, bazı durumlarda, dış şirketlerle çalışmak en kolay yoldur, bu nedenle hızlandırma programı aracılığıyla işbirliği yapmak, bazı durumlarda kurumsal girişim sermayesi fonları aracılığıyla ortaklık kurmak veya şirketlere yatırım yapmak daha mantıklıdır.

En küçük bir girişim dahi şirketler için inovasyon potansiyelini harekete geçirmek, iç problemleri tanımlamak ve çözmek için gerekli bir süreçtir. Başarılı bir kurumsal inovasyon programı başlatmak ve bu hedefleri gerçekleştirmeye çalışıyorsanız, şirketinizin stratejik önceliklerini anlayın, çalışanlarınızı dâhil edin, girişimcilik ekosistemiyle birlikte çalışabilen bir ortam kurun ve en önemlisi de ekibinizde yeni fikirlere adanmışlık ruhunu canlandırın. O zaman gelecek zaten gelmiştir.

Çalışanların inovasyon süreçlerine dahil edebilmek, fikirlerin özgürce paylaşıldığı bir ortam oluşturabilmek için uygun platformlar sağlanmalı. Sürekli bir fikir akışının sağlanmadı için motivasyon faaktörleri çok önemli. Burada doğru içsel ve dışsal motivasyon faktörlerinden ve oyunlaştırma kurgularından faydalanmak gerekiyor.

Ortaya çıkan fikirlerin başarılı inovasyon projelerine döndürülmesi ve hayata geçirilmesi için iş birimleriyle birlikte hareket edebilmek, onların önceliklerini bilmek ve projeye katılımlarını sağlamak gerekmektedir. Yoksa şirket içerisi ölü fikirler mezarlığına dönebilmektedir. Büyük kurumların inovasyon ve yenilikçik performanslarını yükseltmek için tıpkı startupların engel tanımayan girişimciler gibi çalışanlara ihtiyaçları var.

İniş çıkışlı bu inovayon serüvenimizde önemli deneyimler elde ettik. Belki kendi hikayenizi yazmak istersiniz diye sizin için bu ip uçlarını derledik.

1.     Her ne yapıyor olursanız olun özünde girişimci felsefenizi barındırmanız gerektiğini unutmayın. Bu yolda da dönüşüm ve strateji maceranızın kalbine girişimciliği ve inovayonu koyun.
2.       Bu alanda en büyük cesareti göstermesi gerekenlerin üst yönetim olması gerekiyor. CEO tarafından cesaretle desteklenen bu zorlu yolculuk hem çalışana moral hem de yeniyi inşa etmek için yola çıkmış olan orta düzey yöneticiler özgürce hareket alanı sağlıyor.
3.       Amaç hazır, destek tam ama kim göze alacak bu yolculuğu? Burada bir halden anlayan olması gerekiyor. Girişimcilik geçmişi olan ve en az bir kere startup başarısızlığı yaşamış çalışanlardan bir ekip kurun. Çünkü, başarısız olanlar başarıya duranlardan bir adım daha yakındır.
4.       Çalışanların özgürce fikirlerini söyleyebilecekleri, konuşabilecekleri ortamlar hazırlayın. Teşvik edici unsurlar kullanarak ya da bu ortamlarda aktif olmalarını takdir ederek onların motivasyonuna katkıda bulunun.
5.       Fikrinin peşine düşmeye hazır kişilerin iç girişimci olarak yetişmesi için destek olarak gerekli eğitimlerin, kurumsal desteğin ve çekirdek sermayenin verilmesi için bir model tasarlayın. Bu konuda onları yalnız bırakmayın lakin güçlüklerle mücadele etmeleri konusunda teşvik edici olun. Bulundukları pozisyondan doğan sorumlulukları olduğu için aradaki dengeyi kurmaları için destek sağlayın.
6.       Üst yönetimle kurum içi girişimcilerinizi yakınlaştırın. Hem bu serüvene üst yönetiminizi dahil etmiş olursunuz hem de desteği alan çalışanlar daha çok motive olurlar.
7.       Girişimcilik serüveni yaşamış ve başarılı olmuş ilham verici girişimciler ile şirket çalışanlarını buluşturun. Bu çalışanlarınıza hareket geçmenin gücünü hissettirir ve onları bu benim aklıma gelmişti pişmanlığı yaşamaktan kurtarır.
8.       Dışarıdaki girişimlere maddi desteğin yanı sıra yol gösterici olarak imkanlar sağlayın. Bu durum hem klişeleşmiş kurum hayatına heyecan sağlar hem de girişimleri gerçek hayatlardaki duruma hazırlar.
9.       Kurum içindeki zorlu prosedürleriniz için girişimcilere özel kolaylıklar sağlayın. Standart, uzun süren satın alma ve iş geliştirme süreçlerinden onları uzak tutun.

9 maddede ipuçlarını sıraladık. Sıra sizde. Şimdi cesaretinizi toplayın ve hepsini siz uygulayın. Girişimciliği A’dan Z’ye deneyimleyecek bir girişim projesi hayata geçirin, şirketin içinden bir startup doğurun.”

Kaynak: https://www.albaraka.blog/Makale/albarakanin-Inovasyon-yolculugu

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir