Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, “Dünyanın yepyeni bir parasal sisteme hazırlanması gerektiğini savunuyoruz. Para kavramı, 2019-2025 hattında çok ciddi paradigmal değişimlere maruz kalacak; bizler bunun hazırlığına şimdiden başlamalıyız.” dedi.
Kaan, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın da katıldığı ve Grand Ankara Otel’de düzenlenen MÜSİAD 9. Genişletilmiş Başkanlar Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, sadece Türkiye’de değil, dünyanın pek çok ülkesinde 2018’in, yeni başlayan bir sürecin habercisi olduğunu söyledi.
Geçen yıl, anlık değişimlere, anlık ekonomik, siyasi ve diplomatik refleksler verebilme kabiliyetinin sınandığı bir süreç olduğunu belirten Kaan, “2008 sonrası dünyanın gelişmiş ekonomileri, piyasalarındaki aşırı para stokunu temizleyip küçülmeye ve ekonomilerini ulusallaştırmaya doğru gitti. Parasal daralma politikasının, gelişmekte olan ülkelerde genişlemeci bir stratejiye bürünmesi, elbette global ticaret hacminde bir büyümeye ve dengelenmeye sebep oldu.” diye konuştu.
Kaan, gelinen noktada meselenin dolarizasyon hâkimiyetine karşı ayakta kalma ve meydan okuma kimliğine bürünmesinin, nihai bir sonuç olmadığını ifade ederek; bunun, sonuca giden yolda geçiş süreci olduğunu dile getirdi.
Gelecek süreçte, sürdürülebilir etkin bir kalkınma için öncelikle bağımlılıkların doğru tespitinin yapılması gerektiğinin altını çizen Kaan, “Milli para birimiyle ticaretin artarak taraftar bulması, bir bakıma, her ülkenin ulusal ekonomilerini korumak adına, parasal tabanlarını bir başka ülkenin ulusal para biriminden uzaklaştırma çabalarıdır.” ifadesini kullandı.
Kaan, herkesin kendi derdiyle uğraşırken dünya ekonomi literatürünün değiştiğinin unutulmaması gerektiğini vurgulayarak, “Dünyanın yepyeni bir parasal sisteme hazırlanması gerektiğini savunuyoruz. Para kavramı, 2019-2025 hattında çok ciddi paradigmal değişimlere maruz kalacak. Bizler bunun hazırlığına şimdiden başlamalıyız.” şeklinde konuştu.
Dünya siyaseti ve ekonomisi anlamında zor bir süreç başlarken, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik değişimini 2018’de, tüm zorluklara rağmen başlattığını anımsatan Kaan, şöyle devam etti: “Bizler, ekonominin en önemli makro paydaşlarından biri olarak yönümüzü kısa vadeli stratejiler yanında uzun vadeli politikalara da çevirmek zorundayız. Türkiye, bugün gelinen noktada büyük bir sosyal, iktisadi, kültürel ve yönetsel dönüşüm içindedir. Büyük dönüşümler, beraberinde büyük sorumluluklar ve sancılar da getirir. Bu, değişimin doğal bir sonucudur. Ekonomide dengelenme süreci, ‘tüketim merkezli’ ekonomiden, ‘üretim odaklı’ ekonomiye geçişe yoğunlaşılması adına, iyi değerlendirilmelidir.”
“Türkiye ekonomisi üretim odaklı politikaları artırarak yola devam etmeli”
Kaan, Türkiye’nin 2018 yılı genelinde, döviz kurunda gözlenen artışları lehine çevirerek, 168,1 milyar dolar gibi rekor düzeyde mal ve hizmet ihracatı gerçekleştirdiğini hatırlatarak, Türkiye ekonomisinin bu performansını aşması için, üretim odaklı politikaları artırarak yola devam etmesi gerektiğini belirtti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi vesilesiyle, 2018-2023 yılları arasında Türkiye’nin yürütme açısından istikrarlı bir beş sene yaşamasını beklediklerini anlatan Kaan, gerek finans kesiminin, gerek reel sektörün yeni ekonomi yönetiminden aceleci ve günü kurtaran açıklamalar beklemeleri yerine, yeni iletişim stratejisine yönelik sürecin şekillenmesinde sabır göstermelerinin daha yerinde olacağını ifade etti.
Kaan, kurumlar arası senkronizasyonun ve iletişimin hayati önem kazandığı bir virajda, MÜSİAD olarak çağrının, birlikte hareket etme yönünde olduğunu işaret ederek, “devlet yapılanmasındaki kurumsal ve yapısal dönüşümlere, toplumun her kesiminden kurum ve kuruluşun eşlik edebilmesi esastır. Dönüşüm sürecini sadece kamudan beklemek, yeterli değildir. Her sektörün kendi yol haritasını iyi belirlemesi ve üretim esaslı bir planlama içine girmesi gerekmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Kalkınma ve yatırım süreci başlatalım”
Türkiye’nin, yeni yönetim sisteminin dinamik yapısı sayesinde, hızlı bir kalkınma sürecine gireceğine olan inançlarının tam olduğunu dile getiren Kaan, “Büyüme süreci değil, kalkınma ve yatırım süreci başlatalım diyoruz. Çünkü iş dünyasının temsilcileri olarak bizlerin arzusu, kısa dönemli büyüme performansından ziyade, uzun dönemli, ortalama ve dengeli büyümeyi mümkün kılacak sürdürülebilir bir kalkınma sürecidir.” dedi.
Kaan, bu noktada en önemli görevin, politika yapıcılara ve sanayicilere düştüğünü dile getirerek, sanayicinin önünü açacak politikaların, teşvik ve desteklerin artırılması kadar, sanayicilerin de geleneksel sektörlerde rekabet güçlerini artırıp stratejik sektörlere de geçiş konusunda daha iştahlı olmaları gerektiğini vurguladı.
Ülkelerin ekonomik büyüme performansının önemli ayaklarından birini yatırım harcamalarının oluşturduğuna dikkat çeken Kaan, şunları kaydetti:
“İlk iki çeyrekte yüzde 7,9 ve yüzde 4,2 artış kaydeden toplam yatırımların, geçen yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 3,8 oranında daraldığı da göz önüne alındığında, stratejik sektörlere yönelik yatırımlara odaklanmamız gerektiği daha iyi anlaşılacaktır. Yeni Ekonomi Programı kapsamında açıklanan yol haritasının, üretimde millileşme hareketine verdiği katkıyı cesaret verici buluyoruz. Cari açığı doğrudan etkileyen sektör kalemlerine de vurgu yapması ve bu itibarla biyo-teknoloji, petro-kimya, yazılım, enerji ve makine-teçhizat gibi katma değeri yüksek sektörlerde yatırımın öncelik kazanması da yine iş dünyası adına umut vericidir. Ekonominin konvansiyonel sektörlerinde kümelenmiş reel kesim için ise Emlak ve Kalkınma Bankaları’nın yeniden yapılandırılması, hem mevcut dalgalanmanın dengeye kavuşmasını sağlayacak hem de 3 yıllık üretim planlamalarında verimliliği artıracaktır. İhracat Teşvik Sistemi’nin iyileştirilmesi ve Taşınmaz Değerleme Sistemi de dengelenme sürecine katkı sağlayacaktır.”
İlk yorum yapan siz olun