19 Ekim 2018 Cuma akşamı, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dr. Reşat Küçük sahnesinde Albaraka Türk Katılım Bankası ile birlikte organize ettiğimiz gecede Dr. Adnan Büyükdeniz’i dostlarından dinleyip yad edeceğiz. Bu vesileyle o akşam programımıza panelist olarak katılacak olan Adnan bey’in de üniversiteden sınıf arkadaşı olan akademisyen Mustafa Özel’in daha önce vermiş olduğu bir beyanatı sizlerle paylaşmak istiyoruz. www.dunyabizim.com sitesine verilen röportajın tam metni:
“Adnan” isminin harfleri sizde ne türden çağrışımlar yapıyor?
İsimler kişinin evsafını yansıtıyorsa eğer, Adnan’ın A harfi âlim ve azimli demek olabilir. Öğrenci Adnan, neredeyse tüm sınıfın iktisat hocasıydı. Boğaziçi İktisat 1980 mezunları, öğrendiklerinin yarısını kitaplardan ve hocalardan öğrenmişlerse, diğer yarısını “Keynes” Adnan’dan öğrenmişlerdir. ‘Âlim’lik en belirgin vasfıydı. İlmî terminoloji günlük konuşmalarına, mektuplarına filan da hâkimdi. Londra’dan yazdığı mektuplarda, “Geçen hafta griptim, marjinal prodüktivitem düştüğünden makro sınavına giremedim,” yahut “Sabah saatlerinde tren biletleri çok yüksek çünkü talep inelastik!” gibi cümlelere çok sık rastlardınız. Şirket yönetimi hakkında fazla bir şey söyleyemem, fakat orada da ilmî prensiplere sıkıca bağlı olduğunu tasavvur edebiliyorum. Mesai arkadaşlarına sormak lazım.
Keynes dediniz, “Keynes”lik vasfını çok çalışarak mı elde etti?
Azminin neredeyse sınırı yoktu. Biz günde ortalama beş saat çalışıyorsak, o mübalağasız on saat çalışırdı. Mutlaka en iyi ödevi hazırlamak, en yüksek notu almak isterdi. Murat Sertel’in matematiksel iktisat dersinden benim (100 üzerinden) 7 aldığım vize sınavında o 63 almıştı; sınıf ortalaması 30 filandı. Tabii, final sınavına çakı gibi hazırladı bizi ve zor da olsa geçebildik…
“D”ye gelelim…
D harfi kesinlikle dürüst demekti Adnan için. Hesapsız bir dürüstlüktü onunki; karşılık beklemezdi. Onun için dürüstlüğün mükâfatı, kendisinin dürüst olduğunu hissetmesiydi, bunu biliyor olmasıydı. Ayrıca bir ödül beklemiyordu. Sokakta gördüğü kedi yavrusunu okşamak, sevmek gibi bir şeydi bu. Ona süt verip karnını doyurduğu zaman, yavrucuğun bir memnuniyet bakışı yeterdi Adnan’a ödül olarak. Dürüstlüğünün ödülü dürüst ve yardımsever olmaktı, o kadar…
Peki “N”?
N harfi olsa olsa nazik demekti. Nezaket onda ikinci bir tabiat, değişmez bir huydu. Kaba bir sözün ağzından çıktığına biz talebelik döneminde bile şahit olmamışsak, daha sonraki dönemde de kimse şahit olmamıştır her halde. Kendisinden çocuklarına kalan en büyük mirasın da para puldan ziyade nezaket olduğu kanaatindeyim. Riyasız bir tarzda nazik ve narindi.
Yine “A”?
Adnan’ın ikinci A’sı arif olabilir. Âlim olduğu kadar arifti de. Yani bakışı sadece dünyayı anlamaya değil, kendini anlamaya da dönüktü. Size bakarken bile, sanki sizinle beraber, ötedeki bir varlığa yahut genel anlamda Varlığa odaklı bir hali vardı. Az konuşmazdı belki, fakat öz konuşurdu. Sözü gereksiz uzatmaz, malayani konulara girmezdi. Esprilerime zaman zaman da olsa gülmeyen nadir şahsiyetlerden biriydi!
Adnan’ın son harfi karıncaya delalet ediyor zannederim.
Karınca “K” ile başlamıyor mu?
Ee, karınca N ile değil, K ile başlıyor derseniz, ben de size Neml suresini hiç okumadınız mı derim! Karıncanın sabrı, çalışkanlığı, tevekkülü kadar; muazzam iş organizasyon kabiliyeti de Adnan’da tecelli etmiş niteliklerdi.
Allah rahmet eylesin… (Âmin.)
İlk yorum yapan siz olun