Uzun yıllar Albaraka Türk Katılım Bankası’nın kurumsal iletişim departmanında görev yapan son olarak Albaraka Kültür Sanat şirketinde genel müdür pozisyonunda iken Türk Kızılayı Genel Müdür Yardımcısı olan Ekrem Şahin, Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nin çıkarttığı Katılım Finans dergisinin on birinci sayısında ülkemizde katılım bankacılığının duayen iki ismi olan Abdullah Tivnikli ile Adnan Büyükdeniz’i yazdı. Şahin, Abdullah Tivnikli’nin Albaraka Türk Katılım Bankası’nda sicil numarası 1 olan personel olduğunu yazdı. İşte o yazı:
“İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raci’un
Modern yönetim ve kişisel gelişim disiplinleri, çalıştığı işi hobi edinenleri şanslı olarak tanımlayıp insanların bu kategoriye girebilmeleri için sihirli formüller üretir. Fakat işlerine hobi olarak bakanlar şöyle dursun, çoğu zaman yaptıkları işi dava edinen insanların unutulmaz izler bıraktıklarına şahit oluruz.
Önüne konulan tüm formüllere, yönetim ve gelişim klişelerine itibar etmeden bu dünyaya niye geldiğini sorgulayan, varlığını bu dünya için nasıl anlamlı kılabileceğinin derdini çeken, bu dertle dertlenen ve hayatının her alanını bu sorularla tanzim eden güzel insanların geride hoş bir seda bıraktığını görürüz. Karşılaşıp tanıma şerefine eriştiğimiz bu insanların geride bıraktıkları hoş ama gür seda, bazen bir insanın bazen bir kurumun ve hatta bazen yaşadıkları toplumun geleceğini şekillendirir.
Büyüklerimiz ölümün erkeni olmaz der. Aslında bu “erken” tanımlaması, kaybettiğimiz insanlardan toplum olarak beklentilerimizin bitmediğini, onların daha nice güzel işlere imza atacak enerji, birikim ve tecrübeye sahip olduğunu anlatmak için kullanılır. 51 yaşında kaybettiğimiz Adnan Büyükdeniz ve 59 yaşında kaybettiğimiz Abdullah Tivnikli Beyler için de tam olarak bu hissî düşüncelere sahibiz. Her ikisi de gerek faizsiz bankacılık idealine ve gerekse içinde bulundukları toplumun geleceğine hizmet edecek en olgun çağlarındaydı… Geçmişlerine dönüp baktığımızda bu güzide isimlerin, genç sayılabilecek yaşlarda önemli işlere imza attıklarını söyleyebiliriz.
Yapılan ve ortaya çıkan güzel işlerin ehemmiyeti, içinde bulunulan zaman penceresinde maalesef idrak edilemiyor. Bizler, katılım bankacılığına hayatını adamış ve bu işe gönül vermiş Büyükdeniz ve Tivnikli gibi isimleri henüz yaşarken bir rol model olarak anlatmak ve tanıtmak sorumluluğu taşıyorduk, fakat bu fırsatı kaçırdık. “Seksenlerden Yarınlara Albaraka” isimli kitap ve belgesel çalışmasını yaparken, Adnan Büyükdeniz ve Abdullah Tivnikli isminin içinde olmadığı bir faizsiz bankacık tarihinin yazılamayacağı kanaatine varmıştık. Tarihin iktisat, ekonomi ve yönetim bağlamında bir kesitini inşa eden bu insanların hizmetlerini, onları kaybettikten sonra dile getiriyoruz ne yazık ki. Geriye dönüp yaşanan hadiseleri tam olarak idrak ettiğimizde ne denli önemli olduklarının farkına varıyoruz. Batıda başarı ve hatta başarısızlık hikâyelerinin bile kitaplaştığını ve gelecek nesiller için tarihî bir hafıza olarak kaydedildiğini görürüz. Özellikle biyografi tarzındaki bu kitaplar öznesi yaşarken yayın dünyasına kazandırılmış, rol model oluşturacak türdeler. Bizim de katılım bankacılığı dünyasına mal olmuş kişileri belirleyip kendileri aramızdayken, en azından biyografi kitaplarıyla sektöre yeni katılan genç arkadaşlarımız için kurumsal bir hafıza oluşturma sorumluluğumuz olmalı. Yoksa bu değerleri kaybettikten sonra anma ve hatta anlama çabasının her yönüyle eksik kaldığının farkına varacağız. Geç kalmış olsak da Büyükdeniz ve Tivnikli gibi hayatını katılım bankacılığı idealine adayan bu güzide insanları en güzel şekilde anlatabilmenin yol ve yöntemini bulma zorunluluğumuzun olduğunu düşünüyorum. İsimlerini tek tek sayamayacağım nice yaşayan değerlerimizin tecrübelerini kayda geçirmek, sözlü kültürden kurtulamadığımız bir iklim içinde yazılı hafızamızı zenginleştirmesi adına elzemdir, diyorum.
Kültürümüzde var olan alçak gönüllülük, mütevazı kişilik gibi güzel hasletlerin insanın
kendi nefsiyle olan duruşunda önemli olduğuna inanıyorum. Büyükdeniz ve Tivnikli Beyler de nevi şahsına münhasır farklı kişilik ve özellikleri bulunan değerli isimlerdi. Fakat ikisini bir noktada buluşturan davaları ise şüphesiz faizsiz bir dünyanın var olabileceğine inanmalarıydı.
Abdullah Tivnikli, 1981 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun olup bu üniversitede İşletme yüksek lisansını tamamlar. Yüksek lisans eğitiminin ardından akademik çalışmalar için İngiltere’ye gider. Burada katılım bankacılığı modelinin dünyadaki işleyişi, hukuki altyapısı ve uygulamaları hakkında eğitim alıp çalışmalar yapar. Türkiye’nin 1980’lerin başında serbest piyasa ekonomisine geçmesiyle birlikte, 1983 yılında aldığı bir davet üzerine katılım bankacılığının hukuki altyapısının hazırlanmasında görev yapmak üzere ülkesine döner. Katılım bankacılığı modelinin ilk örneği olan Albaraka Türk’ün kuruluş sürecinde 01 sicil numarasıyla göreve başlar. 1988 yılında Kuveyt Türk Katılım Bankası Yönetim Kurulu Üyesi, 2001 yılında aynı bankada Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı görevine getirilir.
Adnan Büyükdeniz ise; 1976 yılında Boğaziçi Üniversitesi’ne girer ve bu üniversitenin Ekonomi bölümünden 1980 yılında mezun olur. Aynı yıl yüksek lisans çalışmaları için İngiltere’ye gider. Londra Üniversitesi, London School of Economics’ten 1981 yılında Ekonomi diploması, 1982 yılında da aynı okuldan Ekonomi dalında bilim master derecesiyle mezun olur. Çeşitli akademik ve diğer yayın çalışmaları bulunan Dr. Büyükdeniz’in “Türkiye’de Faiz Politikaları” isimli kitabı “Milliyet Gazetesi 1992 Yılı Ekonomi Birincilik Ödülü”nü alır. Kendisi, 1985 yılı sonunda Albaraka Türk ailesine dâhil olur. Farklı birimlerde üstlendiği görevlerden sonra 2003 senesinde bankanın genel müdürü olarak hizmet vermeye başlar.
Her iki ismin, aileleri ve sektör çalışanları için övünç kaynağı olacak sayısız başarı ve güzel işlerinden mutlaka bahsedilebilir. Büyükdeniz’in iktisadi konulardaki ağırlığı, sanatçı kişiliği, örnek aile babası kimliği, bilim ve sanat gibi vakıflarda adanmış bir ruhla yaptığı insan yetiştirme gayreti… Tivnikli’nin vakıf insanı kimliği kazanacak kadar kendisini ve ailesini hayır işlerine adaması, insan yetiştirmeye yönelik tercih ve tavırları, Türkiye’nin iki güzide katılım bankasını inşa etmedeki rolü ve fonksiyonu, aile şirketlerinin başarısı… Ve tüm bunların yanında faizsiz bankacılığın teori ve uygulama kurallarının belirlenmesinden, bu kuralların hayata geçirilip anlatılmasına kadar önemli katkıları olan iki kişiliğin ortaya koyduğu tüm hizmetler takdire şayandır. Bu anlamlı işlerin yanında altını çizmemiz gereken önemli bir başlık daha olduğuna inanıyorum. O da faizsiz bankacılık yönetim iklimini oluşturan insanlar olmalarıdır… Yaratılmışların en şereflisi mertebesine çıkartarak bizatihi yüce yaratıcının kıymet ve değer verdiği insanı çalıştıkları bankalarda merkeze koyan bir yönetim iklimi… İnsan kaynaklarından, idari işlerine, hukuki süreçlerinden müşteri hizmet anlayış ve modeline kadar tüm birim ve unsurlarıyla yönetim süreçlerini kendi kültür ve inancımızla yoğurmadan gerçekten bir faizsiz bankacılık inşa edilemeyeceğine inanan ve bunu yaşayan insanlar olduklarına şahitlik ettik. Faizsiz bankacılık ilke ve prensiplerini hayata geçirmeye çalışırken aynı zamanda bu bankaların yöneticileri nasıl olmalı ve hangi kaynaklardan beslenerek ideal bir yönetici modeli oluşturulmalı sorularının cevaplarını bizlere yaşayarak göstermişlerdir. Onlarla çalışanlar; merhumların, birlikte çalıştıkları insanlara karşı, kişisel gelişim kitaplarından çıkmış, modern yönetim klişelerine boğulmuş ve kalıplarla süslenmiş yöneticiler olmadıklarına şahitlik etmektedirler.
Kurumsal anlamda binlerce yıllık bir geçmişi olan faizli bankacılık sistemi, 1960’lı yıllara kadar götürülebilen faizsiz bankacılığın ilk kurumsal adımlarıyla kıyaslandığında, sanıyorum ne kadar yol kat edilmesi gerektiğiyle ilgili net bir kanaat oluşacaktır. Aşılması gereken alanlar içinde faizsizlik bankacılık modelinin olgunluğa ermesini sağlama sorumluluğu kadar, yukarıda bahsettiğimiz bu modele has bir yönetim iklimi oluşturma sorumluluğunu da taşımaktayız.
Adnan Büyükdeniz ve Abdullah Tivnikli gibi isimler bu yönetim ikliminin ilk adımlarını örnek bir şekilde ortaya koyan isimlerdi. Kendisiyle gerçekleştirdiğimiz bir röportajda Tivnikli, faizsiz bankacılık için; “Bu hep geçmişten beri gelen kızıl elma gibi bir idealdi” diyor. Bu ideal ruhunu yeni gelen arkadaşlarımıza aşılayabilmenin yolu da sanıyorum önlerine Büyükdeniz ve Tivnikli gibi rol modeller koymaktan geçiyor. Çünkü sabah evden çıkıp iş yerlerinde geldiklerinde, sadece bankacılık yapmadıklarını aslında bir medeniyet inşa ettiklerinin bilincinde olan ve bu işe sadece zamanını değil, gönlünü vakfetmiş insanlar katılım bankacılığın geleceğini belirleyecek. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Tivnikli’nin cenaze namazından önce yaptığı konuşmada, “Gelecekte kendisinden sonra hakikaten bu hayırlarını devam ettirecek bir nesil bırakmanın gayreti içinde oldu.” der. Zekeriya Say da bir köşe yazısında şöyle bir tespitte bulunuyor; “Abdullah Tivnikli, Erdoğan’ın bahsettiği söz konusu nesli “fidelere” benzetirdi; ‘kendi iklimimizde yetiştireceğimiz fideler, bizlere refah, güven ve istikrar getirecektir’ diyerek, faizsiz finansı şekillendirecek inançlı ekonomistlerin önemine dikkat çekerdi.” diyor.
Adnan Büyükdeniz’in vefatından sonra Abdullah Tivnikli de onunla ilgili Bereket dergisine şu tespitlerde bulunuyor: “Adnan Bey’le biz aynı yaştayız. Onu Albaraka’ya ben ikna ettim. TÜSİAD’da çalışıyordu. Uzun zaman aldı onu ikna etmek. Bu bir misyon hareketidir. Türkiye’de yeni bir finans modeli geliştiriyoruz. Senin de bizim aramızda olman lazım diyorduk. Ondan sonra beraber bir ekip oluşturduk Albaraka’da. Üç yıl birlikte çalıştık. Orada çok kaliteli arkadaşlar yetişti. 60-70 tane arkadaşımız sektöre girdi. Tabii Adnan Bey hiç kimseyi kırmayan, olgun, kendini hakikaten iyi yetiştirmiş biriydi. Can dostuydu. Güzel insandı. Güzel yaşadı.”
Onlar aynı misyonu bazen aynı bazen farklı kurumlar çatısı altında paylaşan insanlardı. Birbirlerinin güzel günlerine tanıklık ettiler… Okulu bitirip sektöre giren her yeni arkadaşımız da yıllar geçtikçe bu kurumlarda bazen birlikte çalıştığı arkadaşlarının evliliğine şahit olur. Bazen çocuklarının dünyaya gelişine… Sünnet ve nişan törenleri, düğünler… Tayinler, terfiler, atamalar… İş arkadaşlarının adeta hayatına ait tüm güzelliklerine ve hüzünlerine şahitlik ederler. Sonra yakınlarının vefatları… Ve bir gün gelir, artık hakkın rahmetine ulaşan iş arkadaşları uğurlanır. Her ölümle birlikte tüm unvanlar, kıdemler ve terfiler anlamını kaybeder; her ölüm bizlere makamların emanet olduğunu hatırlatır. Büyükdeniz ve Tivnikli Beyler asıl makam ve unvanların ahiret hayatında olduğunun ama oradaki makamların da bu dünyada inşa edilebildiğini yaşayarak göstermiş oldular. Her ikisi de elim bir hastalık sonucun aramızdan ayrıldı. Dermanı olmayan hastalıklarla hayatını kaybedenlerin, şehitlik mertebelerinden sayılan bir makama eriştiklerini müjdeleyen Peygamber Efendimizin hadisi mucibince, şehadet mertebesine kavuşmalarını yüce Allah’tan niyaz ediyoruz. Yetiştirmek için hayatlarını adadıkları nice güzel nesiller gelip faizsiz bir dünya kurma idealini inşallah çok daha ileriye taşıyacaklardır. İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raci’un “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz.”
İlk yorum yapan siz olun