İslam iktisadının, reel ekonomi ve işbirliği odaklı bakış açısı ile kalkınmada katalizör rolü üstlenebileceğini aktaran Bingöl Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Bölüm Başkanı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bilal Bağış, İslam iktisadı ve finansı ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
İslam iktisadından daha çok faydalanılması gerektiğini belirten Bağış, buna yönelik taleplerin sürekli artacağını söyledi.
Bağış, “Gelecek İslam iktisadındadır. Hem anlamak için, hem bu işten anlayacak kişilere talep artacak. İhtiyaç bugün bile oldukça fazla, teorisi neredeyse yok. Yetişmiş insan gücü ve bilgi birikimi ise sınırlı. İnsanlar İslam iktisadının ne olduğunu da çok anlamıyor. İslam İktisadı, özünde alternatif bir modeldir.” dedi.
“Türkiye kendi ekolünü kurabilmelidir”
“Türkiye kendi ekolünü kurabilmelidir.” diyen Yrd. Doç. Dr. Bağış, “Bu noktada da beşeri sermaye ve eğitim altyapısı öne çıkmaktadır. Ancak, henüz yeniyiz ve geriyiz. Yapacak çok iş var. Her ülkenin, İslami ilimlerin farklılaşan yorumlarına göre, İslami finansı okuma dili farklıdır. Bu da farklı model ihtiyaçlarını beraberinde getirir.” ifadelerini kullandı.
İslami Finans kurumlarının işleyişi konusunda mevcut ekollere değinen Bağış, “Güney Doğu Asya’daki Malezya ekolü; Malezya, Endonezya, Singapur vb. ülkelerde aktif, Körfez Sermayesinin oluşturduğu Körfez Ekolü; Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Bahreyn, BAE gibi ülkelerde aktif. İran ekolü; İran, yeni dönemde önemli bir rakip olabilir.” İfadelerini kullandı.
“Türkiye İslami Finans ve sermayenin değerlendirilmesi için önemli bir merkez olabilir”
Türkiye, teknolojik altyapısı, insan kaynağı, batı tarzı demokrasisi, modern kurumları ve stratejik konumu ile İslami Finans ve sermayenin değerlendirilmesi için önemli bir merkez olabilir.” Diyer.” Diyen Yrd. Doç. Dr. Bağış, şunları söyledi: “İslami finans için küresel bir merkez olabilir. İstanbul da İslami finans için bir hub, merkez olabilir, Bu sayede, İstanbul’un, Avrupa ve Arap dünyası arasındaki pozisyonu da İslami bankacılığın gelişmesini sağlayacak. Bu transit geçiş konumu Türkiye’de İslami finans alanındaki iş ortamını da aktifleştirecek inşallah.”
“Borca ve faize dayalı, konvansiyonel finans ve bankacılık sistemi, bugün ciddi bir çıkmazın içinde”
Borca ve faize dayalı, konvansiyonel finans ve bankacılık sistemi, bugün ciddi bir çıkmazın içinde olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Bağış, “İslami Finans bu çıkmazı aşmanın kestirme yollarından biri olabilir. Borçtan ziyade varlığa dayalı risk paylaşımı ve üretimi önceleyen anlayışı ile İslami Finans, yeni dönemin kritik çıkış yolu; temel sorunları için önemli bir çözüm yolu olabilir. Katılım ekonomisini ve kolektif hareket etme fikrini öneren İslami Finans, sosyal sermayeyi etkin kullanarak, fiziksel ve beşeri sermayeye dönüştürerek alternatif bir çözüm yolu sunabilir.” dedi.
İslam iktisadının, faizin haram olmasından ibaret olmadığını aktaran Bağış, “Adil fiyatların ne olacağına kimse karar veremez; ancak, Allah bilir. Fiyatları azaltan da artıran da Allah’tır. İslam kültürü ve inancında, Pazar ekonomisi ve simetrik bilgi akışı önemlidir. Mal pazara ulaşmadan fiyat biçmek haramdır. İslam iktisadı, aşina olanlar için özünde; liberalizmin temel fikri, fizyokrasiden çok farklı değildir. Fizyokratların, toprak ve üretime dayalı zenginlik fikrini savunur; paraya dayalı değil.” diye konuştu.
“İslam iktisadının temel amacı, etik iş yapma kültürünü ve iş ahlakını oturtmaktır”
İslam iktisadında, devletin temel görevinin rantın önüne geçmek olduğunu anlatan Yrd. Doç. Dr. Bağış, “Rantın sürekli tek bir tarafa kaymasına engel olmaktır. İslam iktisadının temel amacı, etik iş yapma kültürünü ve iş ahlakını oturtmaktır, Ahilik örneğinde olduğu gibi. Reel ekonomiyi esas alan, ahlakiliği ve adaleti önde tutan yapısı ile faizsiz finans sistemi ve İslami finans, kapitalizmin en son krizi 2008 sonrası, bugün geçmişten çok daha önemlidir.” ifadelerini kullandı.
“Borç en temel sorunumuz”
Konvansiyonel finansal sistemin en temel sorununun borç olduğunu aktaran anlatan Yrd. Doç. Dr. Bağış, “Tüm sistem borç ve faiz üzerine kurulu. Finansal sistemin, varlığa dayalı olarak sürdürülmesi ile de ilgilidir. Küresel Finansal Kriz sonrası popüler olan Mian ve Sufi’nin ‘House of Debt’i de, Minsky’nin ‘inancial instability hypothesis’ı da temelde borç sorununa dikkat çeker. Hatta Fisher’in meşhur ‘Debt-Deflation’ teoremine göre, 1930’ların Büyük Buhranı da özünde bir borç krizi idi…2008 krizi sonrası, Krugman ve Eggertsson’un QJE’deki etkili bir makalesi tam da bu konulara odaklanıyordu… Amerikalı ekonomistler Rogoff ve Reinhart’a (2010) göre, borçlar, sadece belli dönemlerde ülkeleri ve dünya ekonomisini krizlere sürüklemekle kalmıyor aslında. Aynı zamanda, işlerin yolunda gidiyor gibi göründüğü dönemlerde de, büyümeyi de aşağı çekerek, refah ve gelişmişlik seviyesi üzerinden hepimizin hayatını olumsuz etkiliyor.” dedi.
Nihat Kanat-İLKHA
Kaynak: https://dogruhaber.com.tr/haber/266432-gelecek-islam-iktisadindadir/
İlk yorum yapan siz olun