İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İhtiyaç kredisine İslami çözüm: Teverruk

Yeni Şafak gazetesinden Ahmet Ulusoy, bugünkü köşe yazısında İslami finans ürünü olan teverruğun kurumsallaşması gerektiğini belirterek İngiltere ve Malezya örneğinden hareketle bireysel ihtiyaç kredisi olarak bireysel teverruk işlemi uygulamasının gündeme alınması gerektiğini belirtti. İşte o yazı:

“Hızla artan toplumsal ihtiyaçlara karşılık yeterli gelir elde edemeyenler ya bir takım ihtiyaçlarını ertelemekte ya da borçlanıp bu ihtiyaçlarını karşılamaktadır.

Planlanmayan bir harcama söz konusu olduğunda acil nakit paraya ihtiyaç duyulur. Harcama yapılacak işlerin belgesiz olması finansmanını daha da güçleştirir. Türkiye’de kayıtdışı ekonominin yüzde 30-35 dolayında olduğunu dikkate aldığımızda, belgesiz işlemlerin boyutu net olarak anlaşılır.

Karz-ı hasen (borç verme) günümüzde kalktı denebilir. Enflasyon var ve kimse borç verip, ilerde geri alacağı parasının reel değer kaybına katlanmak istemiyor. Güven kaybı ya da parasının ödeme gücünü koruması için faiz iadesine sıcak bakılmaması da bireyler arası borç verme işlemini asgariye indirdi.

Acil ihtiyacı ortaya çıkan birey ya da firmalar için tek yol bankalara borçlanma kalıyor. Buraya kadar yine sorun yok gibi duruyor.

Ya acil paraya ihtiyaç duyan kişi dini hassasiyetleri gereği faize bulaşmak istemiyorsa ne yapacak?

Ya ihtiyacını karşılamaktan vazgeçecek ya da inançların yükümlülüğüne boyun eğerek (istemeye istemeye) bankalardan faizli ihtiyaç kredisi kullanacaktır.

**

Katılım bankaları (faizsiz sistem esasına göre kurgulanmış) murabaha adı altında, ihtiyacınız olan bir malı sizin adınıza alıp taksitle size satarak size dolaylı yoldan borç verebilmektedir.

Bu işlem sizin nakit ihtiyacınızı karşılamıyor. Çünkü siz faturalayabileceğiniz bir mal ve hizmet almıyorsunuz.

Aslında toplum geliştirdiği bir takım yöntemlerle bu soruna cevap bulmaktadır. Şöyle ki; çimento, tuğla, buğday, otomobil, kamyon, traktör v.s. mal ve hizmetler birilerinden taksitle alınıyor, peşin parayla satılarak nakde dönüştürülüyor.

Bu işleme İslami finansta teverruk deniliyor. İşlemi somut olarak örneklersek; A kişisi B kişisinden vadeli 25 bin liraya bir otomobil alıyor, bunu C kişisine 20 bin liraya satıyor. Böylece nakit finansman ihtiyacını karşılamış oluyor.

İslam hukukçularının büyük kısmı taksitle daha yüksek bedelle satışın helal olduğunu söylüyor. Yani teverruk işlemi (vadeli al, peşin sat) İslam hukukuna göre caiz görülmektedir.

Burada uzmanların helallik noktasında dikkat çektiği iki önemli husus var. Birisi, alım satımda mülkiyet değişimi olması. Diğer ise, hem alış hem de satışın ayni kişiyle yapılmaması.

Bir kişiden taksitle araba alıp, mülkiyetini almadan bir tur atıp, tekrar aynı kişiye satış şeklinde yapılan işlemler muvazaalı (yani İslam hukukuna göre helal olmayan) işlem olarak görülmektedir.

**

Burada söylemek istediğimiz; dini hassasiyetlerinden dolayı faize bulaşmak istemeyen ve acil nakit paraya ihtiyacı olan kişilerin İslam’a uygun bir finansman şekliyle ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir yöntemi-aracı finansal sistemimize monte edilmesinin gerektiğidir (Ayda yaklaşık 850 bin kişi 10 milyar liranın üzerinde ihtiyaç kredisi kullanıyor).

Yani teverruk müessesesi ülkemizde de kurumsallaştırılmalıdır.

Müslümanların yaşadığı bir ülkede geliştirilemeyen İslami nakit ihtiyacı finansmanı (teverruk), Müslüman olmayan bir ülkede (İngiltere) yıllardır uygulanıyor.

İngiltere örneğinde metal piyasası (özellikle platin, nikel, alüminyum v.s.) kullanılarak İslami hassasiyetleri olan insanların nakit ihtiyaçları teverruk işlemiyle karşılanıyor.

Yine Malezya’da palmiye yağı, Suudi Arabistan’da buğday, hisse senedi, taşıt v.s. alım-satımı yapılarak teverruk işleminin gerçekleştirildiğini görmekteyiz.

Bir kısım fetva müesseseleri bu tarz işlemleri caiz görse de, bazı İslam hukukçuları özellikle İngiltere metal piyasasında saniyelik online işlemlerle gerçekleştirilen, malların stoklarda sabit durduğu teverruk (ihtiyaç kredisi benzeri) uygulamasının, İslami finansın ruhuna, temel kriterlerine uygun olmadığı ve İslam hukuku açısından tartışmalı olduğu eleştirilerini getirdiğini de söyleyelim.

**

İşin özeti: Toplumun büyük kısmının Müslüman olduğu ve İslami hassasiyetleri taşıdığı bir ülkede konvansiyonel (faizli) banka sistemine bulaşmadan insanların nakit ihtiyaçlarını karşılayacak bir sisteme acil ihtiyaç var.

İslami finans amacıyla kurulan katılım bankaları da kolaycılığı seçmiş; ne risk sermayesi olarak modern dünyada varlığını sürdüren yatırım ortaklığı (müşareke) yönünde bir faaliyetleri var, ne de ihtiyaç kredisinin alternatifi olacak (teverruk gibi) bir yöntem geliştirebilmiş değil.

Klasik murabaha sistemiyle ve sukukla yollarına devam etmekteler. Sonrasında da finans sisteminin içinde katılım bankalarının payı neden düşük kaldı diye sorgulama yapılıyor.

**

Hazine tarafından ihraç edilen kira sertifikaları, hisse senetleri ya da İstanbul metal borsası geliştirilerek birey ve firmaların nakit ihtiyaçları karşılanabilir.

Burada Maliye Bakanlığı, SPK, BDDK ve İMKB yönetimlerinin koordine edilerek, sistem altyapısıyla ilgili (yasal ve vergisel altyapı, ilgili mevzuatın işlemleri kolaylaştırıcı ve teşvik edici bir zemine oturtulması gibi) ciddi düzenlemeler yapması gerektiği açık.

Saygın bir fetva müessesesinin (İslami Fıkıh Kurulu mesela) ihdası ve işlemlerin İslam hukukuna uygunluğunun onayı da kurulacak sistemin sürdürülebilir olması için zorunlu.

İslami finansı hayatın her alanına dokunan bir yapıya kavuşturmak ve İstanbul’u İslami Finans Merkezi yapmayı istiyorsak, söylem yerine eyleme geçme zamanı gelmiştir.”

Kaynak: https://www.yenisafak.com/yazarlar/ahmetulusoy/nakit-ihtiyacini-islami-finansla-karsilamak-2045141

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir